Arredamento mimarlık (Mayıs 2019 / sayı: 331)

Ario Ceccotti ile Söyleşi

Yapısal Stabilite, Ahşap Mühendisliği, Sismik ve Ahşap Yapılar alanlarında çalışan Ario Ceccotti Venedik IUAV Üniversitesi Mimarlık, İnşaat ve Konservasyon Bölümü’nde verdiği derslerin yanısıra, İtalya’da Ulusal Araştırma Konseyi’nde (CNR) Orman ve Ahşap Enstitüsü’nde (IVALSA) yöneticilik yaptı. 2018-2019 Akademik Yılı’nda Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde misafir öğretim üyesi olarak ders vermeye başlayan Ceccotti orman ürünleri ve ahşap üzerine sorularımıza yanıt verdi.

Akademik çalışmalarınızda ahşaba ve özellikle ahşap strüktüre yönelmeye nasıl karar verdiniz? Ahşap Mühendisliği dünyada yaygın bir uzmanlık alanı mı?

Ario Ceccotti: 60’ların sonunda bir inşaat mühendisliği öğrencisi ve aynı zamanda Jean Dorst ve Rachel Carson kitaplarının da hevesli bir okuru olarak gelecekte mühendislik pratiğindeki çalışmalarımda çevreye saygı duymam kaçınılmazdı. Ahşap o zamanlar bana çevre dostu bir inşaat endüstrisi için olmazsa olmaz bir malzeme gibi görünmüştü. Ağaçları kesiyorsun ve onlar güneş enerjisi ile yeniden büyüyorlar; dolayısıyla yenilenebilir strüktür malzemesi olarak kullanılabilecek diğer yapı malzemelerinden daha az miktarda enerji gerektiriyor ve ayrıca -bu, o zamanlar göz önünde bulundurulan bir konu değildi- ahşap CO2 “tutabilme” kapasitesine sahip ve böylece küresel ısınmanın azaltılmasına katkıda bulunuyor.

Ormanların kullanımında FSC (Orman Koruma Konseyi) veya PEFC (Pan Avrupa Orman Sertifikasyonu) gibi her yıl yetişen ağaçların belirli bir miktarının kesilmesine izin veren sürdürülebilir kullanım protokollerine uyma gerekliliği buradaki en önemli nokta. Bir başka deyişle “Sermayeyi korumak ve yalnızca yıllık faizin küçük bir kısmını kullanmak”. Böylece ormanlar doğru bir şekilde işlenmiş olur. Ahşabın ticari kullanımı sayesinde yatırımcılara ekonomik yarar sağlar ve yatırımlara değer getirir. Bu durumda sloganımız: “Ormanları kurtarmak için ahşap kullanın”.

Daha sonra bir üniversite araştırmacısı olarak strüktürel ahşapla çalışmaya devam ettim, CLT (çarpraz lamine ahşap) gibi yeni ağaç bazlı malzemeler ve onların sismik performanslarıyla ilgili özel çalışmalar yürüttüm. Geçmişte zayıf, çabuk çürüyen ve yanan bir malzeme olarak bildiğimiz ahşabın bugün kullandığımız ahşap ile bir ilgisi yok. Son otuz yıl içinde çok etkileyici araştırmalar ortaya kondu. Avrupa’da ve Türkiye’de (bilinmiyor olabilir ama TSE: Türk Standartları Enstitüsü, CEN: Avrupa Standardizasyon Komitesi’nin bir üyesi) yapı tasarımları Eurocode - Avrupa Yapı Tasarımı Yönetmeliği’ne bağlı. Bu kodlar yapılarda kullanılan beton (Eurocode 2) ve çelik (Eurocode 3) malzemelerinde olduğu gibi ahşabın (Eurocode 5) da standartlarını belirliyor.

Ahşap mühendisliği tüm dünyada oldukça gelişmiş durumda; her yıl ulusal ve uluslararası konferanslar düzenleniyor (En önemlisi WCTE: Dünya Ahşap Mühendisliği Konferansı, bir sonraki 2020’de Şili’de düzenlenecek); üniversiteler ve araştırma merkezleri ahşap mühendisliğine giderek daha çok odaklanıyor. Malzeme seviyesinden bina seviyesine uzanan geniş bir araştırma alanı var. Buna rağmen ahşap araştırmacıları beton ve çelikle kıyaslandığında hala oldukça az sayıda.

Strüktürel kullanımının dışında ahşabın zemin, çatı, cephede kaplama malzemesi ve benzeri kullanımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AC: Ahşabın bugünkü anlamıyla strüktürel kullanımı oldukça yeni. Ahşap veya ahşap esaslı malzemelerin döşeme, tavan ve kaplama gibi strüktürel olmayan kullanımı ise çok daha eskiye dayanır. Ahşabı diğer malzemelere tercih edip etmemek, mimari tasarımın konusudur ve tasarımcı tarafından alınan bazı kararların sonucudur. Ahşabın daha ucuza mal olduğunu söylemek mümkün mü ya da daha güzel göründüğünü? Ahşap daha mı çevre dostu; ahşabın ses yutma ya da yansıtma performansı daha mı iyi, tüm duvarları ahşapla kaplı bir odada daha mı iyi hissedersiniz ya da ahşap, odadaki nemi düzenleyebilir mi? Bütün bu noktalar tasarımcı tarafından bilinmeli ve son kararlar alınmadan önce göz önünde bulundurulmalıdır.

Ahşap Türkiye’de genellikle pahalı bir malzeme ve iyi ahşap ustası bulmak oldukça zor. Bu nedenle büyük ölçekli inşaatlarda MDF gibi ağaç bazlı ürünler kullanılıyor. Bu malzemelerin strüktürel özelliklerinden ve üretimlerinde yararlanılan endüstriyel ormanların çevresel etkisinden bahseder misiniz?

AC: Bence Türkiye kendi ahşabını Uluslararası Standartlara göre vasıflandırmak için zaman ve bütçe ayırmalı. Çok sayıda ormana sahipsiniz ve bunları sürdürülebilir bir şekilde kullanmak gibi büyük bir sorumluluğunuz var. Ayrıca hızlı büyüyen bazı türlerle yeni fidanlıklar da oluşturabilirsiniz -bunda yanlış bir şey görmüyorum, özellikle de bölgenizdeki marjinal alanları geliştirecekseniz. Çamdan ladine, kestaneye sizin ağaçlarınız masif ahşabın yanısıra yapıştırılmış lamine ahşap veya daha güncel çapraz lamine ahşap olarak da strüktürel kullanıma imkan veren nitelikte.

Fakat CEN standartlarına göre güvenilirliklerini sertifikalamak için birçok laboratuvar testi gerekiyor. Bu bir kez yapıldığı zaman sizin ağacınız yalnızca Türkiye’de değil dünyanın geri kalanında da satılabilir ve ekonominize büyük bir katkı sağlayabilir. Bu standartlarla her bir kereste parçasının strüktürel taşıyıcı öğe olarak kullanımı garanti edilmiş olacak. Tabii ki tüm bu süreci yönetmek için bir yönetim merkezi gerekiyor. Fakat Türkiye’de zaten ahşabı sağlayan Orman Bakanlığı, performansını test eden Orman Fakülteleri ve analizlerden geçiren inşaat mühendisleri var.

Strüktürel olarak kullanılabilen ağaç bazlı malzemelerden biri olarak, MDF’nin (Medium Density Fiberboard) mekanik özellikleri Avrupa ürün standartları ve şartlarında listelenmiştir. MDF’nin bazı avantajlarından da bahsetmek mümkün. Örneğin masif ahşap ile karşılaştırıldığında MDF’lerin yangına direnci kimyasal bileşenlerinin reçine eklenerek modifiye edilmesiyle artırılabilir. Ek olarak, MDF paneller kullanıldıkları iklim bölgesine bağlı olarak yapıştırıcıya uygun katkı maddeleri eklenerek mantar veya karıncalara karşı dayanıklı olabilir. Günümüzde kullanmakta olduğumuz kereste, bugünkü CNC makineleri sayesinde fabrikalarda 1 mm kesinlikte şekillendirilebiliyor ve böylece işçilere yalnızca arazide uygun parçaları uzun akıllı vidalar ve mekanik bağlantı sistemleri kullanarak dev bir lego gibi monte etmek kalıyor. Bu noktada ustalara oldukça basit bir şekilde talimat verilebilir ve ahşap yapının rönesansı Türkiye’de mümkün olabilir. Ülkenizin geçmiş yüzyıllardaki performansı dünyadaki en gelişmişlerden biri: Büyükada’daki altı katlı yetimhane gibi Avrupa’daki en büyük ahşap yapılara sahipsiniz. Hımış tekniği ise depreme dayanımı en yüksek yapı tekniklerinden biri olarak biliniyor.

Ahşabın hibrit strüktürel sistemlerde kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

AC: Bugünlerde CLT, LVL (Laminated Veneer Lumber) gibi yeni ağaç bazlı ürünler ahşap yapının sınırlarını zorluyor. Hatta daha yüksek ahşap yapılar inşa etmek konusunda gizliden bir yarış varmış gibi gözüküyor. Bir şey unutulmamalı: Ahşap beton kadar dayanıklı bir malzeme. Bu yüzden ahşaptan bir gökdelen yapmayı düşünebilirsiniz; fakat ne yazık ki ahşabın esneklik katsayısı betonun 1/3’ü kadar ki bu biçim değiştirebilme özelliği tasarımda önemli bir rol oynuyor. Bu noktada hibrit sistemler çözüm olabilir. Beton-ahşap karma strüktür betonun rijitliği ile ahşabın hafifliğini biraraya getirebilir. Vancouver’da British Colombia Üniversitesi’nin kampüsünde yer alan, beton çekirdeğin ahşap bir kafesle sarıldığı Brock Commons binası buna iyi bir örnek.

Bu alanda uzmanlaşmış bir akademisyen olarak ahşap mühendisliği eğitiminin güncel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce mimarlık okullarında ders verdiniz mi ya da sizden ders alan mimarlık öğrencileri oldu mu?

AC: Bugün, ahşap mühendisliğini mühendislik fakültelerine yeniden kazandırmamız ve ahşabın strüktürel kullanımının mühendislik öğrencilerine öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda yapılmış en yakın tarihli akademik çalışma 1948 yılında İTÜ’den Abdullah Türkmen’e ait, o günden bugüne yapılmış tek bir çalışma yok.

Türkiye’deki mimarlık fakültelerindeki durumu bilmiyorum fakat mimarlık öğrencilerinin ahşaba daha aşina olduğunu düşünüyorum. Çünkü daima tasarımlarını yeni bir zemine taşımak için kendi yaratıcılıklarını zorluyorlar. Venedik’te ders verdiğim dönemde mimarlık öğrencilerinin ahşap malzemeye duydukları ilgiye tanık oldum; yeni malzemelerin kullanımı ya da bilindik bir malzemenin yeni uygulama biçimleri konusunda daima meraklılar. Fakat -mevcut bir binanın tekrarı veya basit bir restorasyon projesinden bahsetmiyorsak- mühendislerin desteği olmadan bir müşteriye, nasıl tamamen ahşaptan yapılan yeni bir strüktür sunabilecekler? ■

Yayın künyesi:

Ağacın İzinde: “Ario Ceccotti ile Söyleşi”, Arredamento Mimarlık, Mayıs 2019/331, s. 44-45.

Yeni Proje (27)

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}