Güçlü Bir Hümanizm ve Doğaya Saygı

Alvar Aalto

20. yüzyılın en önemli mimarlarından biri ve uluslararası modernizmin baş aktörü olan Alvar Aalto, Fin romatizmine özgü doğa anlayışını modernist ideallerle yeniden biçimlendiren bir isim. Finlandiya ormanlarına, ışığına ve gölgelerine bir saygı duruşu gibi olan binalarında heykelsi iç ve dış duvarların dolambaçlı görünümleri doğayla psikolojik bir bağlantı kurar.

Alvar Aalto Kimdir?: "Alvar Aalto Mimari Tarzının İncelikleri"

En büyük katkısı Bauhaus’un ve uluslararası diğer uslupların katı mimarlık öğelerini insanileştirmiş olmasıdır. Yapı ve peyzaj arasındaki güçlü ilişki, genç bir mimar olduğu dönemde de Alvar Aalto’nun işlerinde ve yazılarında kendini gösterir. Aalto, mimarlıkla ilgili metinlerinde doğaya ve bahçelere de değinir; mimarı bu metinlerde arazinin “verimini” artıran ve gereksiz sürgünleri budayan bir bahçıvan olarak tanımlar.

Aalto, arazinin topoğrafyasına göre yapılarını biçimlendirir; onun mimarisinde, iç ve dış mekanlar sıklıkla birbirine gölgelikler, pergolalar ve asmalı çardaklarla bağlanır. Dış mekandan iç mekana geçiş aralıklarla olur. Bina ve doğa arasındaki ilişki, içeriden çevredeki peyzaja ve bahçeye açılan manzaralarla da sağlanır. Binanın yönü, Aalto’nun konut mimarisinde çok önemli olduğu gibi, kamu binalarının tasarımında da incelikle ele alınır. Doğal ışığı iç mekanlara taşımak, özellikle Kuzey’in karanlık kış aylarında daha çok önem kazanıyordu. Onun tasarladığı binalarda, heykelsi iç ve dış duvarların dolambaçlı görünümleri de doğayla psikolojik bir bağlantı kurar. Essen Opera Binası’nın fuayesinde ve Finlandiya Kongre Salonu’nun oditoryumunda olduğu gibi…

Hugo Alvar Henrik Aalto, 1898 yılında Finlandiya’nın Kuortane kasabasında doğdu. İsveçli mimar Arvid Bjerke’nin asistanlığını yaptıktan sonra, 1921 yılında Helsinki Teknoloji Üniversitesi’nden mezun oldu. 1924 yılında Jyväskylä’da, Alvar Aalto Office for Architecture and Monumental Art / Alvar Aalto Mimarlık ve Anıtsal Sanatlar Ofisi'ni kurdu. Üstelik zamanlaması da kusursuzdu. 1920’lerin ortalarında henüz birkaç yıldır bağımsızlığını kazanmış bir ülke olan Finlandiya, yeni kimliğini tanımlarken mimarlığa da sınırsız yatırım yapıyordu. Aalto, Jyväskylä’da Finlandiya’nın kültürel rönesansında uzun süre etkin rol oynayacak genç sanatçı ve entelektüellerden biriydi. Onların arasına 1924’te evleneceği Aino Marsio da katılmıştır. Aalto, tutkuyla birçok mimarlık komisyonuna projeleriyle katılır ve çoğunu da kazanır.

Jyväskylä’da geleneksel Fin çizgileriyle haşır neşir olan Aalto, Turun Sanomat Gazete Binası (1927-28), Viipuri Kütüphanesi ve Paimio Sanatoryumu gibi Turku binalarında, Avrupa gezileri sırasında hayran olduğu International Style akımını da harmanlar. Diğer genç mimarların yaptığı gibi bu stili aynen kopyalamaktansa, onu yeniden tanımlar. Bu stilin ölçeği, ışığı kullanma ustalığı ve ayrıksı paleti Aalto’nun binalarında güçlü bir hümanizm ile biçimlenir. Paimio Sanatoryum’unu tasarlarken örneğin, projeye hastanın perspektifinden bakar; dingin ama neşeli bir ortam tasarlar. Hiçbir detayı gözden kaçırmaz; merdivenlerin kanarya sarısı renginden ısıtma sistemine, hastaları rahatsız etmemek için suyun sessizce aktığı özel musluk tasarımına kadar. Aalto, Paimio sandalye (1931-1932) dahil sanatoryumun tüm mobilyalarını tasarlar.

Aalto'nun Modern Dünyaya Bakış Açısı

 
Modernist bir başyapıt

Alvar Aalto’nun tasarımını yaptığı önemli eserlerden bir tanesi, 1935’te tamamlanan Viipuri Kütüphanesi’dir. İşlevci bir anlayışla tasarlanan binanın tavan çizgisi dalgalıdır ve malzeme olarak ağaç bazlı levha tercih etmiştir. Fin romantizmine özgü doğa anlayışı ve Finlandiya klasik mimarisinin önemli materyallerinden olan ağaç bazlı levhalar, yaptığı tasarımlarda ünlü mimar Alvar Aalto tarafından da sıklıkla tercih edilmiştir. Detaylar konusunda oldukça titiz bir tutuma sahip olan Alvar Aalto, tüberküloz hastaları için inşa edilen Paimio Sanatoryumunu tasarlarken projeye hastaların bakış açısından yaklaşmayı tercih etmiştir. Hastaların rahatını gözeterek dingin ama neşeli bir ortam tasarlayan Alvar Aalto’nun Paimio Sanatoryumu en iyi sağlık yapılarından biri olarak gösterilir.

 

 
Finlandiya Ormanlarına saygı duruşu

Royal Institute of British Architects Ödülü 

1935 yılında Helsinki’ye taşınan Alvar Aalto, Paimio Sanatoryumu ve Viipuri Kütüphanesi için tasarladığı ahşap sandalye ve tabureleri üreteceği Artek mobilya firmasını da kurar. Aalto, 1937 yılında Savoy restoranı tasarlaması isteninceye dek kent merkezinin hiçbir mimarlık işini alamaz. Savoy restoran için tasarladığı – genç bir Eskimo kızının deri pantolonuna benzettiği- Savoy vazo, bugün bile en çok satan ürünler arasındadır. Bu dönemde Alvar Aalto, sanayici ve sanat koleksiyoncusu Harry Gullichesen ve Maire için Villa Mairea evini tasarlar. Hem modern hem de Fin tarzı bir ev tasarlaması istenmiştir mimardan. Aalto, ince kütüklerin zarif kompozisyonu, çelik taşıyıcılar, beton putreller ve çimen çatılarla incelikli bir yapı tasarlar. Rattan ya da huş ağacı kaplı siyah çelik kolonlarıyla evin iç mekanı, Finlandiya ormanlarının dokusuna, ışığına ve gölgelerine adeta bir saygı duruşu gibidir.

Finlandiya’nın bu usta mimarı, Royal Institute of British Architects (RIBA) ve American Institute of Architecture (AIA) altın madalyaları dahil birçok uluslararası ödülün de sahibi. Aalto 1976’da Helsinki’deki ölümüne değin, birçok başarılı savaş sonrası projelerine rağmen, hep savaş öncesi ürettiği ve büyüleyici bir kalite yakaladığı ilk Fin başyapıtlarıyla hatırlanır.

Alvar Aalto

Doğal ışığı iç mekanlara taşımak, özellikle Kuzey’in karanlık kış aylarında daha çok önem kazanıyordu. Onun tasarladığı binalarda, heykelsi iç ve dış duvarların dolambaçlı görünümleri de doğayla psikolojik bir bağlantı kurar.

Alvar-Aalto
alvar-aalto-fabrice-fouillet-paimio-sanatorium
viipuri3

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}