Bir Sadeleşme Hikayesi

Orhan Pamuk ‘Yeni Hayat’ adlı kitabına şöyle başlar: “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Bu cümleyi sık sık düşünürüm. Aslında hayatımızı değiştirecek kim bilir ne çok şeyle karşılaşıyoruz. Ama farkına varmadan, telaşla bir yerlerden bir yerlere koştururken öylece yanından geçip gidiyoruz.

Fatma Özel

Günümüzde etrafımızdaki her şey, daha fazlasına sahip olduğumuzda, daha mutlu olacağımızı söylüyor bize. Bu bir zorunluluk, çünkü tüm çarklar bu duygu üzerinden besleniyor. Peki ama ne yapacağız, nasıl olacak da kaybettiklerimizin yasını tutmak yerine, sahip olduklarımızın bizi mutlu etmesine izin vereceğiz? İşte benim hikayem tam da bu sorulara yanıt ararken başladı. Sabah 05.00’te koyunları için sıcacık yatağından çıkıp akşama kadar köy yaşamının rutin ama ağır işleriyle uğraşam Sabahat: “Sizlere uzaktan baktığımda ne görüyorum biliyor musun? Başkalarının malıyla mutsuz ediyorsunuz kendinizi, elinizdekiyle mutlu olmayı bilmiyorsunuz!” İşte o günden sonra hayata bakışım hiçbir zaman eskisi gibi olmadı.

Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı Cihadiye Köyü’nde bir ev yapma kararını o gün vermiştim. Çocukluğumda tüm yaz tatillerimi anneannem ve dedemin yanında Erzurum’un bir kazasında geçirdim. Yaşam alanı dediğiniz şeyi, tümüyle içinde yaşayan insanların güzelleştirdiğini, konforun da ihtiyaçlara karşılık geldiğinde yakalanabildiğini o küçücük evde öğrendim. İşim gereği belki yüzlerce mekan tasarımı üzerine mimarlarla bir araya geldim ya da ev sahiplerinin tutkularıyla şekillendirdikleri evlerinin heyecanlı hikayelerini dinledim. Ama şu an durduğum noktadan söylemek istediğim sadece iki sözcükle özetlenebilir: Her şey “iyi yaşam” için şekilleniyor. Tabii ki bunun herkes için farklı bir formülü var. Ama emin olduğum şey ‘iyi yaşamın,’ temelde basit yaşam ihtiyaçlarıyla sınırlı olduğu. Yani ‘iyi yaşam’ kavramını çok da uzaklarda aramamak gerektiği.

‘İyi yaşamak’ sözcüğünün bana göre en anlamlı tarifi 1943’lerde savaşın enkazları hala tam olarak kalkmadan *Goed Wonen [İyi Yaşamak] idealizminin tartışıldığı bir yayında geçiyor. Bu yazıya göre ‘İyi Yaşamak’, merkezine eşyaları değil, insanları koyuyor. Savaştan önce insanların iyi yaşamadığını, yaşamlarının standartların altında olduğunu söylüyordu Mart Stam ve Johan Niegeman: Bu artık böyle devam etmemeliydi ve savaş sonrası bunu değiştirmek için çok doğru bir zaman eşiğiydi. Öncelikli olan ‘iyi tasarım’ veya ‘hoş görünüşlü’ eşyalar değildi; önemli olan genel anlamda yaşama kültürünün geliştirilmesiydi. Hedef, insanların yeteneklerini bireysel olarak geliştirebilmeleri ve dolayısıyla da özgür ve mutlu olmalarıydı. Bu ütopyada belki de beni en çok etkileyen şey, sınıf ve standart farklılıklarına yer olmamasıydı. Hollanda’da başlayan bu akım İyi Yaşamak Vakfı [Stichting Goed Wonen], amaçlarına ulaşmak için aynı isimli bir dergi çıkartmakla başladı. Bu yayının etkili olduğu yirmi yıl boyunca, iyi yaşamanın tarifini en ufak ayrıntısına kadar dikte etmekten hiçbir zaman geri kalmadı. Goed Wonen, bu süreçte ülke genelinde 75 örnek ev düzenledi. Binlerce insan bu evleri gelip gördü ve iyi yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. 1958’de Johan Niegeman Ik Kan Wonen adlı kitapla herkesin iyi bir ev kurabilmesi için gerekli tüm bilgileri, tüm detaylarıyla bir araya topladı. 

Aslına bakarsanız Goed Wonen sadece Hollanda için değil, tüm dünya için devrim sayılabilecek bir idealdi. İnsan ve özellikle aile odaklı, kolay temizlenebilir ve yalın mekanlar… Bu çizgi aslında minimalizm ile yakın bir söyleme sahip. Ama benim minimalizm ya da sadelikten söz ettiğim, şey tümüyle basit ve öz ihtiyaçlara yanıt bulacağım bir yaşam biçimi. Ama sadece şeklen değil zihnen de nunu yapabilmeyi işaret ediyor bu kavram. Gereksiz diyaloglardan, sizi yoran insanlardan, sizi yoran ‘şey’lerden uzaklaşma halidir. Bu duyguya varma hali de tüketmek yerine üretime geçmek ile mümkün olabilir ancak. Benim fikrim toprak ve doğaya dönük bir yaşam, arınma ve sadeleşmeyi, ona bağlı olarak da ‘iyi yaşam’ kavramını anlamamızı sağlayacak. İşte tam 25 yıl boyunca mimarlık tarihi ve dekorasyon üzerine kafa yoran bir editör olarak benim de bu yolculuğa çıkma vaktim geldi.

*Emre Özgüder ‘Hollanda’da Tasarım’, Manifold, 2018

Sadeleşme önce zihinde başlar, düşüncelerinizde, ilişkilerinizde, sosyal hayatınızda başladığınız bu yolculuk aslında kendinizi bulmak ve iç sesinizi en berrak haliyle duyabilme yolculuğudur. Sadeleşme ve minimal yaşam üzerine en sevdiğim kitapları paylaşmak istiyorum.

Size önerebileceğim kitap önerilerini görmek için tıklayabilirsiniz.

Şimdi salgın günlerinde,

İyi yaşamak’ sözcüğünün bana göre en anlamlı tarifi 1943’lerde savaşın enkazları hala tam olarak kalkmadan Goed Wonen [İyi Yaşamak] idealizminin tartışıldığı bir yayında geçiyor.

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}